Sosyal Medya

Makale

‘Vahy’in ‘mutlak doğru’ları; sahi, demokrasiyle ve nasıl?

Konumuzla direkt ilgisi olduÄŸundan, Kur’an-ı Kerîm’de, (Ra’d S. 11)’de, sosyal deÄŸiÅŸimin aslî kanunu olarak, ‘Bir halk kendi halini deÄŸiÅŸtirmedikçe, Allah onların halini deÄŸiÅŸtirmez..’ ve (Enfal- 42)’de de ‘Felâh bulan (kurtulan) da bilerek, helâk (mahv) olan da bilerek helâk olsun..’ ölçülerini hatırlayalım. Ayrıca (Şûrâ-38’)deki, ‘Müslümanların, iÅŸlerini, aralarında şûra/ istiÅŸare/ meÅŸveret görürler’ meâlindeki ölçüyü de..

***

Özellikle son 100 yıldır dünyada kutsal bir kelime gibi telaffuz edilen bir kavram var: Demokrasi..

Önce hatırlayalım ki, antik Yunan’da Atina site-devletinde, doÄŸrudan demokrasi uygulaması vardı. Ama, sadece ‘hürr’ kabul edilen Atina’lılar arasında, direkt / doÄŸrudan oylama ile alınırdı, yönetim kararları.. Ama, antik Atina’da, 16 bin kadar hürr insan varken, 250 bin kadar köle bulunuyordu ve onlar tabiatiyle, oy kullanamıyorlardı.

Yani, özünde hürr ve köle insan anlayışı Ã¼zerine kurulu bir sistemdi, antik Yunan’daki demokrasi..

***

Son 100 yılı aÅŸkın zamandır ise, büyük kitlelerin temsilcilerini seçerek iradelerini ortaya koymalarına imkan tanıyan bir ‘temsilî demokrasi’ anlayışı geliÅŸti ve elbette, antik Yunan’daki anlayışın bazı tarafları törpülendi.

Elbette, demokrasi, diktatörlüklerden, insanları doÄŸuÅŸtan ‘lider’ kabul ettiren, birilerini de baÅŸeÄŸmeye zorlayan saltanat sistemlerinden iyidir. Ancak, geliÅŸmiÅŸ bir demokrasiye sahib olduÄŸu söylenen Ä°ngiltere’de, 90. yaÅŸ günü görkemli resmî törenlerle kutlanan Kraliçe 2. Elisabeth, saltanattaki 60. yılını geride bıraktı.

Keza, üççeyrek yüzyıl dünyayı derinden meÅŸgul eden komünist diktatörlük sistemleriyle yönetilen ülkelerin hemen herbirisi de kendilerini dünyaya, isimlerindeki ‘demokratik halk cumhuriyeti’ terkibiyle sunuyorlardı.

***

1979 yılı başında Ä°ran’da gerçekleÅŸen büyük inkılab hareketinin lideri Ä°mam Khomeynî de, ilk baÅŸbakanlığa getirdiÄŸi Mehdî Bazergân ve çevresinin dile getirdiÄŸi, ‘Yeni rejimin ismi, ‘Demokratik Ä°slam Cumhuriyeti olsun’ ÅŸeklindeki isteklerine, ‘Biz Cumhuriyet’i Ä°slam’la sınırlandırıp, Ä°slam Cumhuriyeti diyoruz; siz ise, Ä°slam Cumhuriyeti’ni demokrasi ile sınırlandırmaya kalkışıyorsunuz..’ diye karşı çıkıyordu. Çünkü, ‘bir mükemmel bütün’ olarak kabul edilen Ä°slam’a dışardan bir ÅŸey eklenmesi, onun bütünlüğünü zedelerdi.

Çünkü, ‘halk filanca Ä°slamî hükümlerin uygulamaya konulmasını istemiyor’ gibi iddiaların ortaya çıkması ihtimali, teorik olarak daima vardır. Ve, ayrıca demokrasi, ‘DeÄŸiÅŸmeyecek hiçbir irade ve hüküm olamaz, vazgeçilemez tek aslî ölçü, her ÅŸeyin deÄŸiÅŸken olduÄŸudur’ temeli üzerine kurulur.

***

Yine hatırlayalım ki, ‘laisizm, faÅŸizm, komünizm, kemalizm’ vs. gibi ideolojilerden ayrı olarak, ‘ilahî vahye dayalı dinler’ de kendi inananlarına, asla deÄŸiÅŸtirilemiyecek ‘mutlak, kesin doÄŸru’ Ã¶lçüler verir. Bu açıdan demokrasi ile ‘ilahî vahye dayalı dinler’in temel zıdlaÅŸmasının başında bu nokta gelir. Ve sadece Ä°slam deÄŸil, hristiyanlık ve yahudilik de özü itibariyle, ‘mutlak doÄŸru’ Ã¶lçülere dayandığından, demokrasi ile asla baÄŸdaÅŸmazlar.

***

Böyleyken, Nazif GürdoÄŸan Hoca’nın Yeni Åžafak’ta 17 Mayıs günü dile getirdiÄŸi,

‘(...) Üç kitaplı dinin önde gelen bilgin ve bilgelerinin, Yirmibirinci yüzyılda en büyük görevleri (...) kutsal kitaplardaki demokrasiyi bulmaktır. Çünkü kutsal kitaplar yeryüzünden gökyüzüne çekildi ve demokratik kültür can damarlarını yitirdi. Dinler demokrasilerin hayat kaynaklarıdır. Demokrasiler, dinlerle yaÅŸar. (...) Demokratik kurallar, din ile dünya arasına girmez..’ gibi ifadeleri nasıl anlamak gerektiÄŸi konusunda, doÄŸrusu zorlandım. Çünkü, demokrasi, ‘mutlak/ kesin doÄŸru’ diye bir ölçü kabul etmez ve vahye dayalı dinler ise, ‘mutlak doÄŸru’lar bildirir inananlarına.. 

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.